16 Nisan 2018 Pazartesi

Zamanla yarışmak mı! yoksa?


Zamanla yarışıyoruz adeta. Yetmiyor, bitmiyor, çabuk geçiyor derken... Gelmez dediğimiz günler göz açıp kapayıncaya kadar geliyor, bitmez dediklerimiz bitiyor!. Tüketiyoruz her şeyi. Zamana yenik düşmeyen var mıdır bu hayatta!. Ancak insan, yaşadıkça hayatı, zamanla öğreniyor; nelere öncelik vermesi gerektiğini. Çünkü bazen, özellikle beşeri ilişkilerde onca özene, verdiği değere karşılık, hiç ummadığı muamelelerle karşılaşınca bir de, giden zama(nı)na mı yanmalı! yoksa incinen duyguları(na) mı! diye sorgularken buluyor kendini!. Böylece 'az ama öz olsun' şiarıyla daha bir seçici davranıyorsun ilişkilerinde. Bu seçicilik sadece beşeri ilişkiler için geçerli değil elbette. Zamanımızı ç/alan diğer pek çok unsur için de geçerli bir durum.

Sosyal ağlar meselâ!. Ne onlarsız, ne de onunla olmuyor, evet bu bir gerçek. Çünkü teknoloji çağındayız artık. Bunun konforunu sürdüğümüz doğrudur; Öyle ki oturduğumuz yerden görüyoruz tüm işlerimizi. Yollara mı çıkacağız, bilet mi alacağız, kalacak yer mi? hafta sonu veya tatillerimizde yurt-içi veya yurt-dışı nereye, hangi ülkeye gideceğiz?. hangi filmleri izlemeli, hangi kitapları okumalı? sağlıktan, beslenmeye, giyimden, meteorolojiye kadar akla hayale gelmez her şeyi bulabildiğimiz internet ortamı, olmazsa olmazlarımızdan biri adeta! her kapıyı açan birer 'maymuncuk' elimizde!. Ama biz bunun da suyunu çıkardık her şeyde olduğu gibi... Gerçekten sonradan görme gâvurdan dönme sözünün birer karşılığı gibiyiz!. buna uygun düşecek daha pek çok veciz söz var tabi ki! ama umuma açık bir platform olarak blogda bunu yazmaya, terbiyem müsade etmiyor. Ama görüyoruz işte.

Buna misal; adamın/kadının biri, iyi ki araba almış! bir sokak üstte ki markete bile arabasıyla gidiyor!. Ya da eline akıllı bir telefon almış! gördüğünü çekiyor, ama ne görürse işte her şeyi!. ve anında hiç bir elemeden geçirmeden, paylaşıyor da paylaşıyor sosyal ağlarda!. Rahatlık dediysek, elindeki makina sana her tür konforu sağlıyor dediysek, bu kadar da görgüsüzlük olur mu!. 20 poz çekiyorsan 20'sini de yayınlamak zorunda mısın?. bir bakıyorum face sayfama, daha sabah ekranı açar açmaz...akıyor görüntüler peş peşe...x şurada yemek yedi, ardından şurada yürüdü, şurada içti, şurada!!!.dişini yaptırdı, saçını açtı... !!!

Ya da kadın/erkek ama genellikle kadınlar yapıyor bunu; sabah yataktan kalktı...masanın başında, arabasında, sevdikleriyle, gece yatağa giriyor...yastığa başını koymuş...uyumaya koyuluyor!. poz poz bakışlar!. duruşlar!. oysa beden dili var değil mi! mesaj açık!. kocam, çocuğum, kardeşim, sevgilim, yatım, katım...hatta yeni aldığım evin tapusu bakın işte şurada!. bu da yeni arabam! yeni işim!..diyerek gösteren! 'pes doğrusu' dedirtecek sayısız örnek var, daha fazla anlatmayayım, siz anladınız beni. Eğer ki bir yerin tanıtımını yapmıyorsanız, bir tarif, bir beceri, maharet sergilemiyorsanız..yani kısaca kendinize öyle bir vazife edinmemişseniz..sırf gittim! gördüm! aldım! yaptım!.. ben de! ben de!.. demek için mi tüm bunlar!.. tabi ki bunlara; cemiyet görüntülerini de ekleyebiliriz.. sevgiliyle, eşle, çoluk-çocukla..vs. Eskiden yediğimizi, içtiğimizi, aldığımızı, sevdiğimizi vs. utanırdık göstermeye!.şimdi göstermeyeni kınıyorlarmış gibi bir durum var!?

Bunları niye mi anlatıyorum. Çünkü bunların her biri bizim dikkatimizi dağıtan, zamanımızı boşa harcamamıza neden olan ıvır-kıvır şeyler...yani boş işler de ondan!.  Elbette sevdiklerimizin hele ki uzun zamandır görmediğimiz dostlarımızın, arkadaşlarımızın güzel haberleri, mutlu anları bizi sevindirir, kederli ve acı haberleri de, bizi kederlendirir...ama sırf göstermek için yapılan şeyleri...ki bunları diğerlerinden ayırabiliriz-anlayabiliriz değil mi!. Neden bu kadar meraklıyız göstermeye!. gösterirken de bir rekabete!. bu tatminsizlikler veya bu şişmiş egolar niye!. İşte burada saçmalıyoruz milletçe!. ((saçmalamalar konusunda burada -özel durumları gereği- muaf tuttuğum birkaç kişi var sadece. Bunun dışında düşüncelerim aynı.))

Binlerce insana açık bir platformda insan tüm bunları niye yapar ki!. Çok istiyorsanız kategorilere göre ayrılmış olan platformlara üye olur sadece orada paylaşım yaparsınız. Fotoğraf paylaşım siteleri var; dergiler, arkeoloji siteleri...sinema, vb.. Ya da sadece aile, akraba, arkadaş çevrenizde paylaşırsınız özel fotoğraflarınızı. Tabi tüm bu görüntü 'kirliliğine' çözüm son derece basit aslında. İlginiz ve tarzınız olmayan şeyleri / kişileri / kurumları...vb. takipten çıkarırsınız olur biter.  Ve bir de sadece ama sadece 'seyirciler' var!. Bunlara yanıtınız aynı şekilde olur. Yani; sizi yok sayanları, siz de yok sayarsınız... işte bu kadar.

Hepimiz genellikle şikayetçiyiz şu 'zaman'dan! zamana bir türlü yetişememekten!. Bunu ben de yapıyorum, keşke hiç yapmıyorum diyebilsem! Oysa yaşadığımız şu kısa hayatın içine çok şey sığdırmak istiyorum. Daha çok okumak, yazmak, gezmek; gezerken öğrenmek, keyif aldığım hobilerime ve sevdiklerime daha fazla zaman ayırmak gibi...onlarla birlikte olmak istiyorum. İşte bu noktada, saçma sapan şeyler benim zamanımı alıyorsa eğer, o zaman kime kızmalıyım! Tabi ki öncelikle kendime!.

Zamanı iyi yönetebilmek aslında hiç de zor değil!. Önce ben 'ne yapıyorum' demeli insan. Sonra 'ne istediğini bilmeli'...seçimlerine dikkat etmeli. Hayatındaki şeyleri bir süzgüden geçirip -zaman harcamaya değmeyecek olanları- elemeli!.Yüklerini boşaltınca hafifliyor insan. Sade yaşamalı bir de... Önceliklerine karar vermeli. Sonrası mı!. bu hayatın içine, ne kadarını sığdırabiliyorsa(n) artık!.Çok da fazla kasmanın bir anlamı yok!. Çünkü hayat bazen de (hep bildiğimiz sözdür bu gerçi ama doğrudur da) sen planlar yaparken, başına gelenlerdir!. Hayatın sürprizleri çok!. Bunu her zaman kötüye de yormamak lâzım!. Kendi dışında, hiç kimseyle yarışmadan, kendi sınırlarını bilerek... ama örnek alınası insanları da birer değer bilerek; onları takip etmeli, okumalı, tanımalı... farklı görünmeye çalışmadan, olduğu gibi ve nasıl mutlu oluyorsa da, öyle yaşamalı. Birbirinin tercihine, seçimlerine de saygı duymalı!. Ben kendi tercihlerimi anlattım sadece, bunlar nasihat falan değil, isteyen istediği gibi yaşar. Çünkü herkesin hayatı kendine!.

Sevgili okur, buraya kadar tüm bunları niye mi anlattım!. farkındaysanız neredeyse iki haftadır buralarda yoktum. Buralarda derken, blogumdan bahsediyorum tabi ki. Yoksa uzaklarda ya da yollarda falan değildim. Ancak,  ağır misafirlerimiz,'annem ve babam' vardı. 'Misafir' demek sözün gelişi sadece. Onlar evlerimizin direği!. Bu süreçte, zamanımı bolca sevdiklerime ayırdım. Zaman, keşke her birimizi hep gençlikte ki gibi dinç ve çevik kılabilse!. Yaş alsak ama yaşlanmasak!. Ama bu mümkün değil tabi ki!. Ruh hep aynı kalsa da- ki bu da mümkün değil-  Güzel olduğu kadar zor, neşeli olduğu kadar kederli...yaşanan onca yılın izi kalıyor yüreklerde!.O izler, kırlaşan saçlarda, çizgilerde, lekelerde...gösteriyor kendini. Kemikler bükülüyor, beden şekil değiştiriyor. Zaman ağırlaştırıyor hareketleri, geriye dönüş başlıyor yavaştan...Ve onca yıl 'nasıl geçti habersiz  o güzelim yıllarım' şarkısını söyletiyor insana!. Onların yaşla birlikte her geçen gün, biraz daha çocuk masumiyetine büründüklerini görüyorum. Hissettiğim duygular ise burada çok derin... Hayat devir daim. Sonra sıra bize de gelecek... eğer ki pusulanın yönü şaşmazsa!

Bu arada çok sevdiğim resim işlerine başladım yeniden. E... ne de olsa geçen yıl, söz vermiştim 'Picasso'ya!. Evde resim yapsam da, atölye ortamının motive eden havası bir başka...daha önce 3 yıl temel eğitimlerimi aldığım, kara kalemden, renkli kuru boya, pastelden suluboyaya çalıştığım... doğru bilgilerle yönlendirildiğim değerli öğretmenlerime ve sıcacık atölye ortamına kavuştum. Şimdi yağlıboya çalışıyorum, renklerle haşır neşir olmaktan çok mutluyum. Bugüne kadar yaptıklarımı blogumda hiç paylaşmadım, bilehare aklımda...neler yaptığımı en kısa zamanda paylaşacağım sizlerle. Ancak daha önce değerli öğretmenlerimle yaptığım söyleşilere bakabilirsiniz buradan / buradan

İşte böyle sevgili dostlarım... diyorum ki, sevdiğimiz şeylere daha fazla zaman ayıralım!. gereksiz şeyleri hayatımızdan çıkaralım. Çok fazla dağılmayalım, sonra toparlanamıyoruz :)  Ben sıralamalarımı yaptım.

Benim merkez üssüm, blogum 'izler ve yansımalar' tabi ki, onsuz olmaz. Diğer sosyal ağları  (facebook, instagram, twitter gibi) öncelikle, blog yazılarımın paylaşımı için kullanıyorum. (Aralarda hayata dair kimi hoşluklara ve ilgimi çeken bazı konulara ve görsellere hafifçe bir göz kırptığım da oluyor; yerine ve duruma göre, kararınca...)  Bu yüzden facebook'da kişisel hesabım dışında alt sayfa olarak kullandığım face hesabım var. Kişisel hesabımı sadece eş, dost ve yakın çevreme ayırdım. Özellikle hadi deyince birarada olamayacağım ve uzun yıllardır görmediğim uzakta ki arkadaşlarımla irtibat kurabilmemi sağlıyor, son hallerini görmek ise beni mutlu ediyor. Tanımadığım hiç kimseyi (dolaylı arkadaşlıklar dışında) kişisel sayfama almıyorum. Yazılarımı okumak isteyenleri bloga ve izlerveyansimalar facebook sayfama davet ediyorum. Yazılarımı bu platformlarda paylaştıktan sonra, takip ettiğim ve önemsediğim kişilere ve birkaç sayfaya göz gezdiriyorum...ve ardından face beni esir almadan, koşar adım çıkıyorum! oysa biliyorum bu defa da, akıllı telefon eline mikrofonu alacak! ama kararlıyım ona da bakmayacağım diyorum! içimdeki şeytanları susturuyorum:) Ardından günlük rutin iç-dış işlerim giriyor devreye....ve yapmaktan keyif aldığım şeylere -kitaplarım, resimler, fotoğraf çekimleri, etkinlikler, yürüyüş vs..-   zaman ayırıyorum.. böylece 'bıdı bıdı, bıdı bıdı!' konuşup durmak yerine -birkaç fire dışında- zamanın üstesinden gelmeye gayret ediyorum :)))

Benden bu kadar! ama ben de sizin zamanınızı ç/aldımsa yine de affola ;)

Esin Bozdemir



Görsel: Melting Watch, Salvador Dali (1954)

14 yorum:

  1. Selam güzel yazmışsınız. Zaman, sanal alem, özel hayat hepsi birbirine girdi.Sanal alemin esirliğinden
    söz etmişsiniz.Yaşamın önceliklerinden.Keşke herkes sizin gibi olsa.Bunlar bağımlılık eskiden televizyon için aptal kutusu derdik.Şimdi internet, facebook, instagram bunlar insanı hem mutlu ediyor.Hem de mutsuz.Sizinde dediğiniz gibi.Zamanımızı çalan hırsız.Yetişemiyoruz.Bir koşuşturmacadır gidiyor.Arkadaş görüşmesinde ellerine cep telefonu alınca görüşme konuşma bitti galiba diyoruz. O zaman elimizden cepleri bırakıyoruz.Dengede güzel kullanırsak o zaman iyi.Sevgiyle kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @parıldayan çiçek
      Sapla samanı birbirine karıştıran, nerede nasıl hareket edeceğini bilemeyen bir topluma dönüştük. Bilgisayar teknolojisinin nimetleri oldukça fazla elbette, ancak her şeyi yerine göre kullanmalı değil mi!. Özellikle sosyal ağların; face ve İg'in toplum psikolojisi üzerindeki etkileri; bu kadar çok kendini göstermeye çalışmanın hatta olduğundan farklı görünmenin gerekçeleri?. bir ispat etme, itibar edinme kaygıları vb...!! nedir bunlar! Medya dünyası deseniz rezalet!. Bu millet 'Biri bizi gözetliyor' u seyrede seyrede resmen röntgenci oldu!. Bir taraf göstereceğim derdinde, diğer seyirciler grubu da gözetleyeceğim derdinde!. Bu halk uyuşturuldu adeta!. Aptala dönmüş sürüler halinde; önüne ne verilirse yer hale geldi. Böyle içi boşaltılan bir toplum nasıl gelişir!.Sosyal ilişkiler bitti zaten!. Çünkü her şey sadece şekilden ibaret hale geldi... Söyleyecek söz çok aslında. Ancak kimseyi değiştiremeyeceğimize göre, biz seçimlerimizi/tercihlerimizi kendi aklımıza göre yapacağız. Teknolojiyi de dengeli ve doğru kullanacağız. Çözüm budur!.
      Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim Zehra Hanım. Sevgilerimle...

      Sil
  2. Uzun zamandır ben de facebook'la mesafeliyim Esin...Hesabımı kapatmadım, ama oradaki paylaşımlar bence de zaman kaybı gibi. Ama instagram için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Orada ilgi duyduğum o kadar çok hesap var ki. Hepsini de büyük keyifle takip ediyorum. Çini, seramik, illüstrasyon, mural, örgü, gezi, edebiyat... Daldan dala konabileceğin bir sürü güzel paylaşımı görmek mümkün orada. Seni de oradan buldum mesela:-)

    Sosyal medyayı güzel kullandığında, insana katkısının çok olduğunu düşünüyorum. Hızlıca ulaşabilmek bazı güzelliklere, keyifli oluyor bu hızla akan zamanda. Ama tüketmek için değil, üretmeye katkı sağlamak amacıyla kullanılmalı bence de buradan ulaşabildiğimiz bilgiler. Ben instagramda gördüğüm bir sokak resminin peşine düştüğümü biliyorum yurtdışına çıktığımda. Ya da uzun süredir aradığım bir ürünü nereden bulacağımı kolaylıkla öğrenebiliyorum takip ettiğim hesaplardan. Çini yaparken bir çok fikir oluyor kafamda burada gördüğüm örnekler sayesinde...

    Resimlerini paylaşacağın günü merakla bekliyorum bu arada.

    Sevgi ve dostlukla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar

    1. @sonat şen,
      'Face' tüm sosyal ağların dışında ayrı bir yere sahip. Orada herkes birbirini seyrederken, en tepede ise bir başka hakim güç ta Okyanus ötesinden hepimizi tek tek seyrediyor ve koskoca ülkeyi ve hatta dünyayı yönetiyor!. Dünya avuçlarında! Ürperti verici aslında! eğer biraz derin düşünürse insan, bu da başlı başına bir projedir.Kitleleri istedikleri gibi yönetiyorlar.. Sonuçta bu platformların yaratıcıları biz Türkler değiliz.

      Teknolojiyi ve onun argümanlarını bilinçli bir şekilde ve yerinde kullanmalı. Bizi esir almasına izin vermemeli. Ne aradığını bilen, düşünen ve sorgulayan insanlar o mesafeyi koruyor… ben de aynen sizin gibi mesafeliyim Face’e. Evet... aynı veya yakın pencerelerden hayata bakanlar bir şekilde buluyorlar birbirlerini. Ben de sizi ortak blogger dostlarım aracılığı ile bulmuştum. Yaptığın harika çinilere bayılmıştım. Çünkü her biri çok ama çok güzel. Üreten, çizen, boyayan...ellerine, emeğine sağlık Sonat. Bloglarla da içimizi döküyoruz, iyi oluyor :) Değerli yorumuna teşekkür ederim. Sevgilerimle…

      Sil
  3. Esin,
    Nasıl da benzer şeyler düşünüyoruz. Kesinlikle seninle aynı fikirdeyim. Benim de merkez üssüm blogum. Yazmanın benim üzerinde sağaltıcı bir etkisi var. Zaman kaybetmek bir yana, bir şeyler kazanmak olarak bakıyorum bloguma, yazdıklarıma. Pek tabii, teknoloji geliştikçe ve insanlar değiştikçe blogların ömrü tükeniyor. Bilmem kaç karakterden oluşmuş yazılardan her şeyi öğrenmek, ahkam kesmek ve hayatlarına hayat katmak istiyorlar. İg'de bir fotoğrafın altına yazılmış birkaç cümleyi bile okuyan var mı şüpheliyim. Vermek istediğin her şeyi paylaştığın fotoğrafla vermelisin. Eee, bunun içinde son günlerin moda terimiyle çok "trendy ve cool" olman gerekiyor. Fotoğrafını çektirmeden önce güzelce giyinmeli ve pozunu ona göre vermelisin. Yorucu bence bu hâl ve üstelik samimiyetsiz. Bunları daha önce de konuşmuştuk. O yüzden ben birazcık soğudum İg'den de. Vaktimi sanki hiç tükenmeyecekmiş gibi harcamak, sonra da hayıflanmak istemiyorum çünkü okumak istediğim çok kitap, izlemek istediğim çok film, görmek istediğim çok yer var. Hayat, ben planlar yaparken planlar yapmaya devam ediyor biliyorum ama ben de planlarımı yapmaya özen gösteriyorum :) Hayatla bir yerde buluşuruz diye düşünüyorum.:)
    Dediğin gibi sosyal medya, "Arkadaşlar ben bunu yazdım!" demek için kullandığım bir mecra. Yoksa herkesin her bir anını görmekten hiç hoşlanmıyorum. Son kararım, facebooktan uzak durmak, İg'yle aramla mesafe koymak, her anı gözler önüne seren storylerden de çok sevdiğim insanlar dışında uzak durmak :)
    Hayat çok kısa ve çok güzel.
    Çok çok sevgilerimi yolluyorum sana. Seni de yazdıklarını da çok seviyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @özlem öztürk,
      Ortak paydalarda buluşmak ne güzel. Bloglarımız ilk göz-ağrımız bizim, onsuz olmaz. Hele ki geriye dönüp baktığımızda yazdıklarımızı okumak ve -bir kez daha yaşamak- inanılmaz bir duygu. Bloglar, bizi çok daha özgür kılıyor. Kendimizi daha iyi ifade edebiliyoruz. İG. belki elinin altında, anında seri ve hızlı bakınmak için, evet pratik...ancak sınırlayıcı. Sosyal medya, İG ve Facebook büyük bir pazar!. Ürün tanıtımlarında etkili! İG'de "Vermek istediğin her şeyi fotoğrafla vermelisin" demişsin ya!. işte burada fotoğraf çok önemli. Ancak görüyoruz ki, bazen ürünün önüne geçen tanıtımlar oluyor! tabi tüm bunlar, dikkat çekmek için yapılan 'bilinçli' hareketler!. Neyse...herkesin tercihi kendini bağlar. Biz kendi yol haritamıza bakalım :) Yerinde ve dengeli kullanmaya gayret edelim. Gerçek şu ki, hayat kısa!. ve yarının ne olacağını hiç birimiz bilmiyoruz. Bu yüzden yaşadığımız her an değerli bizim için. Bu yüzden sevdiklerimize ve sevdiğimiz şeylere daha fazla zaman ayırmak en doğru olanı :)

      Ben de sana sevgilerimi gönderiyorum Özlem'cim. Benim için de, senin yazılarını okumak ayrı bir keyif, sanki karşılıklı konuşur gibi!. Ben de *SS* ve seni çok öpüyorum.

      Sil
  4. Resim dünyasında başarılı üretimler diliyorum. Yazdığının ana fikrini tek sözcükle anlatmak istesem; " suyunu çıkardık";teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Guven,
      Şu tuhaf ve boz bulanık hayatın içinden bir nebze de olsa uzaklaşıp, renklerin dünyasına tutunmak ruhuma iyi geldi diyebilirim. Ben teşekkür ederim. Esenlikle...

      Sil
  5. Çok güzel bir yazı. Hepimizin içine Şeyma Subaşı kaçmış. Herkes sosyal medya fenomeni olmak istiyor. Sabun köpüğü ilişkiler, sabun köpüğü hayatlar kovalıyor. Rahatsızlık boyutuna geldi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Turgay Aksoy,
      Siz de harika betimlemişsiniz! Kesinlikle doğru söylüyorsunuz. Sabun köpüğü gibi herşeyin yalan ve sahte olduğu bir dünyadır bu!.Değişime uğrayanları gördükçe rahatsız olmamak imkansız!.

      Sil
  6. Yıllardır bir çok platformdan uzak kalışımın niyesini anlatan bir yazı olmuş )
    Armut pişti ağzıma düştü resmen Esin'ciğim Çok teşekkür ederim.

    8-9 yıldır iki blogumda yazıyorum
    Koleksiyonumla ilgili bira facebook hesabım var ve çocuklarım bile ekli değil. Dünyadan bir çok koleksiyonerle paylaşımımız oluyor.
    Yeni işin bir instagram hesabı kullanmak zorundayım, Henüz tek foto eklemedim :)

    Ben de durum budur
    Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @tülin,
      Tekonolojinin artıları çok, ancak biz her konuda olduğu gibi balıklama atladığımız sosyal ağların içinde milletçe kaybolmuş vaziyetteyiz!.gereksiz fotoğraflar ve boş sözlerle saatler geçirmek çok anlamsız. Diğer yandan, ürün tanıtımları açısından sosyal ağların etkili olduğu da bir gerçek. Çünkü yerinde ve dengeli paylaşımlarla dünyanın bir ucundaki insana ulaşabilmeniz mümkün.

      Doğru yolda olduğumuzu düşünüyorum Tülin Hanım.) Değerli yorumunuz için teşekkür ederim. Sevgilerimle...

      Sil
  7. selamlar ne güzel anlatmışsınız acınası halimizi.
    Resim yapmanıza çok sevindim. Emeklilik hayalimdir resim yapmak. Kısa bir dönem karakalem eğitimi aldım ama devam edemedim. Hep hayalimdi gezdiğim yerleri kendi kalemimden çizmek. Ne zaman nasip olur bilemiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Acemi blogger

      Selamlar... Halimiz ahvalimiz böyle. Teknoloji çağına çok hızlı geçiş yaptık milletçe! sanki 'bu kıyafet' biraz fazla geldi üzerimize!. Yakışmadı... bu kadar çok iç içe, an be an... ortaya sermek her şeyi!.

      Resim yapmak, keyifli bir uğraş. Dilerim siz de bu hayalinizi emekliliği beklemeden bir an önce hayata geçirirsiniz. Esen kalın...

      Sil