15 Kasım 2017 Çarşamba

Kadim dostumuz 'zeytin ağacı' ve bir zeytin hasadı

“… Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela zeytin dikeceksin hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, Yaşamak yani ağır bastığından…”  Nazım Hikmet
İnsanlığın asırlık dostudur zeytin ağacı. Tarih öncesinden günümüze; meyvesinden, dört mevsim güneşte parlayan yeşil gümüş renkli yaprağına, gölgesinde oturduğumuz güngörmüş gövdesinden dalına, suyundan yağına kadar; huzurun, bereketin, uzun ömrün ve barışın simgesi olarak kadim varlığı ile hayatımızın hep içinde olmuştur. Zeytin ağacının insanlık tarihinde en az 40 bin yıllık bir geçmişi varsa, Anadolu’da da Hitit öncesi dönemden günümüze  4 bin yıllık geçmişiyle, zengin bir kültür mirasıdır bize.

Zeytin ağaçları, ekolojik dengenin devamlılığı açısından da oldukça önemli bir rol üstlenmiştir. Hem şifa kaynağı hem de dostluğun, barışın birer sembolü olarak ‘zeytin ağacı’ adeta yeryüzüne bir armağan olarak gönderilmiştir. Akdeniz kültüründe ‘zeytin’ gerek mitoloji ve gerekse günlük yaşamdaki yeri ile hep başrolde olmuştur. Bu yüzdendir ki,  zeytin ağacı sayısız hikâyeye, efsaneye, şiirlere konu olmuştur.

Zeytini ve altın sarısı zeytinyağını sevmeyen yoktur! Ancak görünen odur ki, Edirne’den Kars’a kara zeytini çok sevsek de, aynı ilgiyi zeytinyağına beslediğimiz söylenemez. Zeytinyağı alışkanlığı genellikle birkaç bölgeye sıkışmış durumdadır. Yapılan araştırmalarda, dünyada zeytin ağacı dağılımı, zeytin ve zeytinyağı üretimi konusunda daima ilk beş ülke arasında yer almamıza karşın, zeytinyağı tüketimimizin yılda kişi başına ortalama 1-1,5 kilo civarında dolaştığını göstermektedir. Ege, Akdeniz, Marmara ve Güneydoğu’nun bir bölümünün dışında, zeytinyağı mutfak ve sofralara halâ giremiyor. Bunda fiyatların yüksekliği bir neden olarak görülse de, söz konusu insan sağlığıdır aslında. Ayçiçek yağından 3-4 kaşık yemeklere koymak yerine zeytinyağı ile 2 kaşık koymak hem daha sağlıklı hem de daha lezzetli olacaktır.

Anadolu’da özellikle Marmara ve Ege Bölgesi zeytincilikte oldukça ileridir. Ayvalık ve Edremit’in zeytinyağları dünyanın en nitelikli yağları arasındadır. Çocukluğum Balıkesir’de ve Balıkesir’in güzel ilçelerinde;  Bandırma’da, Erdek’te ve Ayvalık'ın şirin beldelerinde geçti. Bereketli topraklarıyla bu ilçelerimizde, bir yanında deniz bir yanında da zeytinliklerle kaplıdır her yer. Bu yüzden hem zeytinle hem de zeytinyağıyla tanışıklığım çok küçük yaşlarıma kadar uzanır ve dolayısıyle zeytin ağacına olan duygusal bağlılığım da hep süregelmiştir.

Zeytinlikler arasında Kyzikos Antik Kenti (Erdek)
“Ağaçların bilgesi, zeytindir kuşkusuz… En çelimsizi bile kendini kabul ettiren bir ağırbaşlılık, bir suskunluk içinde… Yaşlarını bilen yok. Roma’nın, Bizans’ın izlerin taşıyor bazıları… Zamanlar geçmiş, sahipler değişmiş ama onlar kendi ölümsüzlüklerinde… Gene kendi kendilerinin.” Mehmet Başaran, Yüreğinin Sesi Zeytin Ülkesi
Zeytinlikler arasında Euromos Antik Kenti  (Milas - Muğla)

Gezdiğimiz yerlerde, antik kentlerin arasında ne zaman karşımıza zeytinlikler çıksa inanılmaz etkilenirim. Hele ki kimi zeytin ağaçlarının tarihi eser gibi, 400-500 yıllık olanlarını gördüğümde, ‘bu zeytin ağaçları nelere tanıklık etmiştir kim bilir?’ der dururum.

Çocukluğumda anımsıyorum, annemle babamın en büyük hayallerinden biriydi bahçeli bir eve sahip olmak. Bu hayallerini hayata geçirirken, evin temellerinden önce, babam zeytin fideleri dikmişti toprağa. Bir yanda meyve ağaçlarımız vardı, bir yanda da çiçekler. Ve babam; ” zeytin ağacı, fakir toprakların ağacıdır” derdi. Öyle ki zeytin ağaçları kurak arazilerde yaşayabilen, toprak açısından çok da seçici olmayan, hiçbir ilaca gerek duymadan büyüyebilen bir ağaçtır.  Aslında sulu arazileri çok sevseler de susuzluğa karşı da dirençli bir yapıları olduğunu bilirdik. Bu yüzden, baba ocağımın topraklarında, rüzgârlarıyla meşhur Bandırma’nın, hırçın iklimine dayanıklıdır zeytin ağaçları.

Her ne kadar 'fakir toprakların ağacıdır zeytin ağacı!' dese de babam, zeytin yetiştirmek için gerekli olan bakımı hiç ihmal etmezdi. Dengeli besleme, sulama, budama, aşılama gibi zeytin ağacının verimli olması için gereken hassasiyeti gösterirdi.

Tabi bizim zeytin ağaçlarımız öyle ticari bir amaçla dikilmemişti. Severek yapılan gönül işlerindendi tüm bunlar. İnsanın kendi mahsulünü üretmesi kadar keyif veren başka bir şey yoktur değil mi!. Çocuğunu büyütür gibi büyütmek!.

Bahçemizde hepi topu 7 adet zeytin ağacımız vardı ama bereketi çok olurdu. Hele ki vakit zeytin hasadına gelince değmeyin keyfimize. Sadece kendimize değil, eşe dosta da, yeterdi de artardı bile mahsulümüz.

“Uzun saç örgüleri ve zeytin yağından kalpleriyle melekler”Frederico Garcia Lorca
Hemen her yıl annemlerden gelen sere zeytinlerini tüketiriz. Elbette dışarıdan da aldığımız olur. Ama kendi yaptığımız zeytinin yerini tutmaz hiç biri. Ayrıca soframız yeşil ve sebze ağırlıklıdır bizim. Akdeniz mutfağının soğuk lezzetlerini hep zeytinyağı ile yaparız.Yapması ayrı, yemesi ayrı güzeldir.

Veeee hafta sonu zeytin hasadımız vardı bizim. Bugüne kadar bize pek fırsat bırakmazdı babam. Annem; “ Maşallah baban, sincap gibi tırmandı yine ağaçlara J) “ derdi. Ama bu sene zeytin harmanında biz de olalım istedik ve zeytin toplama işlerini severek üzerimize devraldık. Rollerimizi değiştik. Ancak babam yerinde duramayınca ona da zeytinleri ayıklama işini verdik.

Ve ben, uzun yılların ardından ilk kez zeytin ağaçlarına çıktım. Meğer ne çokmuş özlemim! İnsan doğanın bir parçası olduğunu, onun içindeyken hissettiği huzur ile ayırdına daha da çok varıyor. Zeytin dallarına tutundum, sarıldım. Bu kucaklaşma inanılmaz mutlu etti beni.

İki kardeş ve mahallenin gençleriyle birlikte tek tek zeytinleri gülüş- cümbüş topladık. Şansımıza hava da çok güzeldi.  Komşularımız kısa dinlenme molalarında ikramlarıyla bize eşlik ettiler. Çayını demleyen, kurabiyesini, poğaçasını yapıp gelenlerle hoşça vakitler geçirdik.

Tek tek zeytinleri toplamak kolay olmasa da, imece usulü paylaşımların ve komşuluk ilişkilerinin sıcaklığı içinde hiç zorlanmadık, bilakis çok keyif aldık zeytin hasadından.

Ardından iri kaya tuzlarıyla harmanlayarak bidonlara doldurduk. Sırası ile yapacaklarımız neler - önce biraz bekleyecek, acı suları çıkacak ardından birkaç ay sonra da kışlık zeytinlerimiz tüketilmeye hazır hale gelecek-  onları da öğrendik. Ve insanlığın dostu zeytin ağacına bereketinden dolayı şükranlarımızı iletirken ‘ölmez sağ kalırsak seneye yine geliriz’ dedik.  

Bu kadim toprakların en büyük zenginliğidir zeytin ağaçları. Onlar rant uğruna ve termik santraller adına asla heba edilmemeli, tam tersine daha da çoğaltılmalı, yeni fideler ekilmelidir. Bu yüzden, ülkemizin kültür değerlerinin ve güzelliklerinin zamana ve küreselleşen dünyanın çarklarına takılıp yok edilmemesi, tam tersine bu değerlere sahip çıkılması en büyük temennimdir.

Esin Bozdemir

17 yorum:

  1. Zeytin, dünyanın en güzel bitkisi, heykel ağaçlar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Leylak Dalı,
      Kadim ağacımız. Meyvesinden, yağına, gövdesinden yaprağına, yağına..kadar ne bereketli bir bitki. Kadir kıymet bilen ülkelerde zeytin yetiştiriciliği nasıl artmış, bunu en son İspanya gezimizde gözlerimizle şahit olduk. Araziler alabildiğine genç zeytin ağaçları ve fidelikleriyle doluydu. Bu değer-bilirliğe hayran olduk, imrendik ve saygı duyduk. Dediğiniz gibi zeytin dünyanın en güzel bitkisi, heykel ağaçlar... Verdiği mesajlarıyla da çok hoş. Sevgilerimle Leylak Dalım.

      Sil
  2. Zeytin ağaçlarını ben de çok seviyorum. Huzur veriyorlar. Böyle kolayca kesip yok edilmemeliler. Tabiat anayı kızdırmamak lazım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Turgay Aksoy,
      Kesinlikle, insanoğlunun bu vahşi kıyımına karşın, elbet tabiat ananın da bir tepkisi olacaktır. Üstelik doğanın gücüne, hiç kimse karşı da koyamaz. Ona ihanet etmemek ve onu kızdırmamak lâzım. Esenlikle..

      Sil
  3. Atatürk zamanında da çok emekler harcanmış zeytinlikleri çoğaltmak için hatta ilk koruma yasası o zamanlara dayanıyor. bir dönümde 10 adet yabani zeytin aşılayanlara yer vermişler 200 dönüme kadar ve belli süre bakımını yapıp yetişmesini sağlayanlara tapuları verilmiş. bazıları da riyakarlık yapmış daha fazla yer alabilmek için tapularını alınca da zeytinleri kurutup kireç ocağı olarak işletmeye başlamışlar arazileri. Zeytinlikleri korumaya yönelik çabalar devam etmiş sürekli. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Halil GÖNÜL,
      Atatürk hem de ne emekler harcamış. "Türkiye nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür." derken bunu icraatleriyle göstermiş.
      "Atatürk, Yalova Millet Çiftliği’ni 1929 yılında ziyaret ettiğinde, yörenin tek geçim kaynağı olan zeytinciliğin geliştirilmesi ve çiftlik yakınında bulunan verimden düşmüş 4.000 ağacın gençleştirilerek örnek bir zeytinlik durumuna getirilmesi talimatını vermiştir. Bunun üzerine, çiftlikte hızlı bir budama, gübreleme, bakım ve sulama çalışması yapılarak zeytinlikler verimli duruma getirilmiştir. Atatürk’ün emirleriyle İtalya dan Petrini adında bir teknik eleman getirttirilerek Bursa ilçelerindeki zeytinci köylerde kurslar açılmış ve zeytin çiftçisi bilinçlendirilmiştir. Atatürk bu çalışmaları takip etmiştir. Tarımda Tedrisatı Islah Kanunu çerçevesinde yurt dışına yetiştirilmek üzere gönderilen personelin büyük çoğunluğu zeytinciliğe ayrılmış ve Nizamettin Turgay, Ferruh Barlas, Kadri Akçal ve Adil Aytuna 2 yıl İtalya ya gönderilirler. Eğitimlerinden sonra Tarım Bakanlığına bağlı Mıntıka zeytincilik Mütehassıslığı da görevlendirilirler. Bu çalışmalar kapsamında yetiştirilen genç ziraatçılar "Zeytin bakım fen memuru" olarak köylerde zeytin çiftçilerini 15 günlük kurslar içinde eğitirler. Kurslarda başarılı olup mezun olanlar "usta" ikinci kez kursa katılarak mezunlar ise "çırak" olarak ehliyetnameleri verilmiştir. Bu şekilde binlerce zeytin çiftçisi eğitilmiş ve ileri yıllarda tekrar eğitimden geçirilerek başarılı olup olmadıkları sürekli takip edilmiştir. 1937 yılında İzmir Bornova da “Zeytincilik istasyonu” kurulmuş ve halen günümüze dek Zeytincilik Araştırma Enstitüsü olarak hizmet vermektedir. 1939 yılında Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk gerçekleşmiş ve bir ürün için “3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Yasa” çıkarılmıştır."

      Günümüzde ise maalesef verimli araziler, eşsiz cennet kıyıları, koyları; tarım yapılan bereketli toprakları, rahatlıkla yabancılara satılmakta zeytinlikler kooperatiflerce doldurulmaktadır. Ellektrik santralleri yapımı için elden çıkarılan zeytinlikler oldukça düşündürücüdür. Oysa bu kadim ağaçların olduğu toprak satılmaz! satılmamalı.

      Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim. Esenlikle..

      Sil
  4. Zeytini hiç dalında toplamadım hatta görmedim bile çok şanslısın, ya bu güzellikleri nasıl kesiyor bizim akp anlamıyorum. Zeytini, zeytinyağı, sabunu....yani daha ne olsun? Vatana ihanet edin diye bunlara para mı veriyorlar acaba?:(((

    Çok teşekkürler, emeklerine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @bücürükveben,
      Ben de uzun yılların ardından ilk kez bir zeytin hasadında bulundum.Çünkü bugüne kadar bize hiç fırsat vermezdi babam. Biz topladık derlerdi. Ama ağaçlarımıızn altında serinlediğim, çayımı kahvemi içerken dinlendiğim, kitaplar okuduğum, hayaller kurmuşluğum, dallarına, gövdesine sarılmışlığım çoktur :) Zeytinleri tek tek toplamak, meşakkatli olmakla birlikte, keyifliğdi de:)

      İçimizin acıdığı bir konudur, zeytin ağaçlarının kıyımı ve o arazilerin satılması. İhanetin de böylesi!. :( Ne diyelim. En büyük dileğimizdir gerçek vatanseverlerin iş başına geçmeleri!
      Ben teşekkür ederim sevgili Müjde..Esenlikle

      Sil
  5. heeey ne güzel bişiii. egede mi o zeytinlik gittiğin yaa. kizikos nerde sölesenee :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @deeptone,
      Hem de nasıl güzel. İnsanın kendi mahsulünü toplaması kadar güzel başka ne olabilir ki :)
      Yazımda bahsetmiştim deep! Annemlerin bahçesinde ki 7 zeytin ağacının hasadıydı. Kzikos Antik Kenti Erdek'te. Antik Eserlerin büyük kısmı İstanbul Arkeoloji Müzesinde, Bandırma Müzesi'nde...ama asıl görkemlileri yaban ellerde!.
      Esenlikle..

      Sil
    2. tamam ya bahçenin nerde olduğunu anladımdı. kuzey ege o zaman demek kii :)

      Sil
    3. @deeptone,
      Yine bilemedin ama deep! oysa 100 puanlık bir soruydu bu!.
      Bandırma ve Erdek nerede?
      ;)

      Sil
    4. hımmm kaldım coğrafyadan desene. ay tabii doğu karadeniz ha ha haaaaa :)

      Sil
    5. @deeptone,
      Bu coğrafya seni seviyor:)
      Sen kal buralarda, biraz da bizim zeytinleri topla :))

      Sil
  6. Ne güzel iş yapmışsınız ,afiyetle tüketmenizi dilerim Esin'ciğim. Zeytin ve zeytinyağı hayat iksirimiz;çok şaslıyız zeytin diyarında doğup yaşamaktan yana...Nice hasatlar diliyorum ,sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Arzu Sarıyer,
      Çok teşekkür ederim Arzu Öğretmenim. Dediğiniz gibi, dört mevsimi yaşayan, deniziyle, dağlarıyla, ormanlarıyla...verimli topraklarıyla ne güzel bir coğrafyaya sahibiz. Zeytin ise hayat iksirimiz. Bu yüzden hepimiz çok şanslıyız. Güzel bir haftasonu dilerim. Sevgiler, esenlikler...

      Sil
  7. On yazdır o kıyılardayız.
    Bu sürede dostluklarımız gelişti, çoğaldı mucize ağaçlarla. İlk zeytin çiçeğini gördüğümde inanamamıştım. Meğer ben o zeytinler öyle minicik doğar büyür sanıyormuşum :)
    Bu sene koydaki bir kaç genç ağacı kesmişler. Kim yaptı öğrenemedik. Denizin dibinde gölgelerine sığındığımız, sırtımızı yaslayıp kitabımızı okuduğumuz, dallarından zeytin topladığımız kimsesiz ağaçlardı. Daha doğrusu onları kimsesiz sanıyorlardı. Oysa öyle seveni vardı ki... Biz dikmemiş, emek yerine sevgi vermiştik sadece ama yine de bizim ağaçlarımızdı onlar.
    Sahipliydiler... Taşların arasında açık bir yara gibi durdu bütün yaz yerleri. Her geçisimde yanlarından içim acıdı. Söylendim, kızdım hemde sesli sesli. Çünkü yan tarftaki işletmenin sahiplerinden fena halde şüpheleniyorum.
    Geçmicek kızgınlığım. Nasip olursa gelecek yaz yine söylenip geçicem yanlarından. Altlarını yapay çimle yeşillendikleri o şezlonglara oturtamayacaklar beni.

    Kusura bakmayın coştum galiba. Neyse, dönüp yazdıklarınızı bir daha okuyayım. Düzelirim :))

    YanıtlaSil