18 Kasım 2017 Cumartesi

Julie Upmeyer’in ''in-finite'' sergisi 'Operation Room’da


Amerikan Hastanesi Sanat Galerisi, Türkiye'de ilk kez bir hastane içinde, sanatın farklı dallarından eserlere ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Sanatseverler ile sanatçıyı farklı bir ortamda buluşturmak amacıyla yüz elli metrekarelik alanda varlık gösteren “Operation Room” 2008 yılından bu yana, yerli ve yabancı sanatçıların eserlerini sanatseverlerin beğenisine sunuyor. En son Metin Üstündağ'ın 'Ağlak, Muğlak'  ve ondan önce de Fikret Muallâ’nın 'Sainte Anne Desenleri' Sergisine yer verilmişti. Her iki sergiyi de görme fırsatı yakalamıştım.

Bu hafta içinde yine yolumuz düştü Nişantaşı'na. Hazır buraya kadar gelmişken Amerikan Hastanesi'nin Sanat Galerisi'ne bakmadan dönmeyelim istedik ve “Operation Room”'dan içeriye girince  bingooo!. yine çok ilginç bir sergi ile karşılaştık. Julie Upmeyer’in “in-finite” adlı sergisi 19 Ekim’de başlamış, sergi 09 Aralık 2017'de sona erecekmiş. 

Sanatçının 2016 yılından bu yana üzerinde çalıştığı, küratörlüğünü Ilgın Deniz Akseloğlu’nun yaptığı, grafik tasarımlarını ise Umut Altıntaş’ın üstlendiği sergide, insan çağı olarak nitelendirilen antroposen ütopik bir kurgu tasarlanmış.


Salonun orta yerinde beyaz rengin hakim olduğu tuhaf dokusu ile yırtık pırtık kâğıtlar, plastik ürünlerden oluşan dev bir tümsek bizi karşılıyor! Sanatçı bir şeyler anlatmak istiyor.

Sergiyi dolaşmadan önce tanıtım bültenindeki yazıya bir göz atıyoruz. Çok ilginç bulduğum bu yazıyı sizinle de paylaşmak istiyorum. Nitekim bu bilgilerin ışığında sergi, anlamca çok daha derin bir boyut kazanıyor.


JULIE UPMEYER                 i n - f i n i t e  
ZERRELER VE PARÇALAR, YOLLAR VE YORDAMLAR  
Ilgın Deniz Akseloğlu  
Sonsuzluk, her yerde var olan bir şey olmasına rağmen, kavranamaz olduğu kadar korku vericidir de. Yakın zamana kadar gezegenimizin sonunun gelmesiyle ilgili bir korkumuz yoktu; sınırlı ve yenilenemeyen doğal kaynakları cömertçe kullanıyorduk. Şimdi ise sürekli olarak varoluşumuzun sonuna geldiğimizi hissettiren kuram ve araştırmalarla boğuşuyoruz. 
Öte yandan, teknoloji ve endüstri aracılığıyla kullandığımız bütün ürünler dayanıklı ve doğal etkilere dirençli: Paslanmaz, su geçirmez, yanmaz… Sağlık sigortası poliçeleri, emeklilik planları, taksitli satışlar ve abonelikler en azından tüzel varlığımızı destekler nitelikte. 
Saldırıya uğramış veya zorla bir şeylere maruz kalmış gibi hissettiğimizde, “dışardan” gelen güçleri teşhis etmeye çalışmakta üstümüze yok. Aslında bu güçler bizden başkaları değiller. Aynı anda hem suçlu hem de savunmasız olmak bizi içinde bulunduğumuz anın, süregelen hayatta kalma duygusunun, kalp atışının gerisine düşürüyor ve bu da bizi eylemden alıkoyuyor. 
Gezegenimiz elimizden kayıp giderken ve hasta annemize bakma dürtüsüne de sahip değilken çocuklarımızı mahkûm ettiğimiz plastik dağlara bakmak, bizi kaçmaya, işgale ve yok etmeye teşvik ediyor. Aynı zamanda hayatta kalmak için yeni mekanizmalar üretirken, birlikte yaşamaya ve birbirimize ilham vermeye devam ediyoruz. Zaman içinde bütün bunların değeriyle ilgili farkındalığımızı yitirsek de kaybetme veya kaybolma söylemlerinin yerine daima yenilenme ve çoğalma geçer. 
in-finite ile sanatçı Julie Upmeyer bizi bu yenilenme ve çoğalma yöntemlerine bakmaya davet ediyor. Başlık, sanatçının “şeyler” e bakma ve onlarla uğraşma yöntemlerine uyumlu bir şekilde sonlunun içindeki sonsuzu müjdeliyor. Upmeyer’in sanatsal pratiklerinin aşamaları genelde bulgularla başlar; malzeme, hazır bir ürün, yer veya konu bulmak gibi. Sanatçı kullanılmış, hatta bazen çöpe atılmış malzemelerin çekimine kapılır ve onları yeniden kullanmanın ya da canlandırmanın yollarını keşfetmeye çalışır.

Upmeyer’in in-finite için yaptığı çiçekler serisi, plastik yer ızgaralarına işlenmiş yedi kanaviçe çiçek motifinden oluşuyor. Ayaklar altında ezilmesi gereken bir şey değer kazanıyor. Bu bize eşyaya değer veren şeyin, aslında ona anlam kazandıran kişinin mirası olduğunu hatırlatıyor. Miras edinenler ancak, onu geleceğe aktarabilir.

boyutsal kriz/anaforlar serisi, dijital baskı ve içlerinde örgüler olan beş cam vazodan oluşuyor. Baskıların üzerinde ve altında organik ve sentetik malzemelerin görüntüleri bulunuyor. Sanatçı, vazoların altına yerleştirilen aynayı bir yanılsama olanı göstermek için kullanıp organik yapıları sentetik malzemenin özü olarak düşünmemize yol açıyor. Aynı mantıktan yola çıkarak sahte mermer desenli muşamba bir yol da sergi alanının, yani Amerikan Hastanesi’nin orijinal mermer döşemeleri üstünden bu anaforları takip ediyor.  Pleksiglastan yapılmış ve 1000 adet üretilmiş sonsuzluk küpleri ziyaretçiler tarafından götürülmek üzere daha büyük bir küp şeklinde üst üste duruyor. Dışı mat ve nötr gri olan küpler, çatlaklarından sızan ışıkla, içine bakanlara sonsuz görüntü sunuyor. İşgalci adını taşıyan, kolon etrafına yapılan heykelsi müdahale, sergi alanının ortasında yer alıyor. Tutarsız dokusu ve beyaz rengi ile tedirginlik ve huzur uyandıran bu yapı, ziyaretçileri karşılayan dev bir tümsek. 
Ve son olarak, gökyüzünün şekli isimli küçük bir gravür , özellikle İstanbul gibi ufuk çizgisi olmayan bir şehirde, sokaktaki insanların üzerine eğilen binaların arasından görünen gökyüzü dilimlerini nasıl gördüğümüze dair tipik bir portre çiziyor. Gravür tekniği bize çok da uzak olmayan bir geçmişten hafızamıza kazınanları hatırlatıyor. 
in-finite, bizi geçici veya kalıcı, besleyici veya tehditkâr olarak kabul ettiğimi şeyler üzerine tekrar düşünmeye davet ediyor.  Şaşırmaya meydan veriyor. Eyleme geçiriyor. Korku ve can sıkıntısına baskın geliyor. Sonsuzu kendimizce anlamanın rahatsız edici sınırları, yeni ve yaratıcı biçimlerce ele geçirilebilir oluyor.
---------------------------------------------------


*****


*****


*****


Yaratan ve koruyan olduğu kadar tüketen ve yıkan da olan insan için günümüzde kalıcılık ne anlama geliyor? Organik olana oranla daha kalıcı ve çoğaltılabilir olan “yapay” maddeler, insanın devamlılığını sürdürme stratejilerinde nasıl bir rol oynuyor?

Hazır malzemeleri kullanım amaçları dışında yeniden yorumlayan Upmeyer, “in-finite” ile sonsuz içindeki sonluyu ve sonlu içindeki sonsuzu keşfediyor. 

*****



*****

Plastik ızgara, kümes teli, yalıtım köpüğü, linolyum, ayna gibi çeşitli endüstriyel malzemeler kullanılarak üretilmiş yerleştirmeler, birbirini takip eden beş farklı bölümden oluşuyor. Yerleştirmelerden biri olan ve 1000 edisyon olarak pleksiglastan üretilen “sonsuzluk küpü” ise seyircinin sergi alanından alıp götürebileceği bir iş olarak tasarlanmış.

Julie Upmeyer

Sergiden ayrılmadan önce biz de ‘sonsuzluk küpleri’nden almayı ihmal etmiyoruz. Son derece ilginç, dikkate değer ve farkındalık yaratan bu sergi adına, başta sanatçı: Julie Upmeyer ve küratör: Ilgın Deniz Akseloğlu olmak üzere sergide emeği geçen herkese ve tabi ki, bir sağlık kurumunda dahi sanatseverleri sanatla buluşturan Vehbi Koç Vakfı'na sonsuz teşekkürlerimizle..


“Operation Room”, Pazar günleri dışında her gün 10:00 – 19:00 saatleri arasında ziyaret edilebilir. Sergi 09 Aralık 2017’de son bulacak. Bilginize. 

Esin Bozdemir

Julie Upmeyer (Görsel) burdan
Fikret Muallâ’nın 'Sainte Anne Desenleri' 
Metin Üstündağ'ın 'Ağlak, Muğlak' 

8 yorum:

  1. Ortadaki devasa beyaz yığını sevmedim ama duvarlardaki tablolar güzeldi, kaneviçeye benzettim. Yine ilginç bir tanıtım olmuş, bilmediğim sanatçılarla tanıştım sayende.
    Sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @bücürükveben,
      Salona girince ilk önce o tuhaf yığın dikkat çekiyor. Bülteni okuyunca bunun ne anlama geldiğini daha iyi anladık biz de. O göze hoş görünmeyen ortadaki devasa kümbet 'çocuklarımızı mahkum ettiğimiz devasa plastik yığınları' sembolize etmek amacıyla oraya konmuş. Duvardaki panolar ise geriye dönüşüm materyalleri 'endüstriyel atıklarla' yapılmış. Tüketim çağında organik olan şeyler yerine daha kolay ve daha çok yapılan sentetik, yapay ürünlerin hayatımızı nasıl işgal ettiğini yorumlamaya çalışmış sanatçı. İlginç ve bir o kadar da düşündüren, sorgulatan bir çalışma idi. Organik olmayan ürünler ve dolaysı ile yapay hayatlar içimizi dışımızı hasta ediyor artık. Ben teşekkür ederim Müjde.
      Sevgilerle..

      Sil
  2. Güzel bir sergi, fırsat yaratıp görmek lazım. Teşekkürler Esincim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @sezer eser perker,
      Güzel bir sergiydi Sezer'cim. Dikkat ettiğsen,İstanbul Bienalinde de karşılaştığın gibi, sanatsal üretimler artık; bozulan, değişen, dönüşen 'organik olmayan', doğasına uygun olmayan şeylere yönelik. İnsanlardan, hayvanlara, bitkilerden, içinde bululunduğumuz evrene kadar olağandışılık ve bir mutasyon söz konusu. Doğanın dengeleriyle bu kadar çok oynanılınca; bir huzursuzluk, bir mutsuzluk...ve tuhaflıklar yaşamlarımızı da kuşatır hale geldi. Hayvanların yaşam alanlarında insanlar, insanların yaşam alanlarında hayvanlar. Hormonlu gıdalar...antibiyotikle hızla büyütülen tavuklar, sebzeler, meyveler..derken!. her şey anormal artık!. Düşündürüyor!. Ben teşekkür ederim Sezer'cim..Güzel bir hafta diliyorum. Sevgilerimle..

      Sil
  3. Her yer zarafet;sanatla süslenmiş. Bir de Fikret Mualla;hüznün ressamı geldi gözler önüne;başka bir diyarda,başka uzak köşelerde sonlanan bir hayat...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Guven,
      Sanat iyi ki var hayatımızda Güven. Sanatın bütün disiplinleri birbiriyle ilintili ve o sanata değer katan sanatçılar, ortaya koydukları eserleriyle biz 'insanlar'ı düşündürüyor, sorgulatıyor, bazen de eksiklerimizi törpülememizi sağlıyor. Hayata dair farkındalıklarımız artıyor. Diyebiliriz ki "sanat" insanı daha bir 'insan' yapmaya çalışıyor. Sanatın bütün dallarını ayrı ayrı seviyorum. Fikret Mualla'nın hayat hikâyesi ise çok etkileyici, çok hüzün verici. Fikret Mualla'nın "Sainte Anne Desenleri" ile ilgili sergiyi sayfama taşırken, hayatına dair yaptığım araştırmalarda öğrendiğim şeyler beni bir hayli üzdü. Hayatın insanlara neler getireceği belirsiz. Değerli yorumun için teşekkür ederim. Esenlikle...

      Sil
  4. Düşündüren, insanın kafasını kurcalayan, beyin jimnastiğine yönlendiren çalışmaları çok seviyorum.
    Koçlar yaptıkları her işi iyi yapmaya özen göstermişler. Bir hastanenin kapılarını açmaları ne güzel.
    Uzaklardan bu tür sanatsal etkinlikleri sadece hayal ederken sayenizde adeta yaşıyoruz.
    Çok teşekkürler.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Makbule Abalı,

      'Sanat' da zaten bunun için var. Ortaya konulan eser; düşündürmeli, sorgulatmalı. Böyle anlarda beyin cimnastiği otomatikman devreye giriyor.

      Koç'lar sanata ve toplumun gelişmesine her anlamda sahip çıkıyorlar. İyi ki varlar.
      Rica ederim, değerli youmunuz için ben teşekkür ederim Makbule Öğretmenim.
      Sevgiler, esenlikler...

      Sil