30 Mart 2016 Çarşamba

Antalya'dan izler ve yansımalar

Antalya, Kaleiçi - Marina

Antalya, yurdumuzun en çok turist çeken şehridir. Bu şehre gelip de, etkilenmeyen yoktur sanırım. Tatil planları içinde öncelikle kendine yer edinen Antalya ve çevresindeki beldelerin her biri, başlı başına birer cazibe merkezidir. Bu özel şehir, anlat anlat bitmez, gez gez zaman yetmez.

'Antalya'da nereleri gezebiliriz?' sorusunun yanıtı, sayısız seçenekler sunar size. Merkezinde gezilip görülecek yerlerden tutun da, yakın çevresindeki antik kentlere ve ören yerlerine kadar çok renkli ve çok sesli ışıl ışıl bir şehirdir. Şimdi gelelim, kendi gezi serüvenimizden yola çıkarak Antalya'da gezilecek ve görülecek yerlere dair önerilerimize.

Bundan önceki post.un konusu, muhteşem tiyatrosu ile geleceğe ışık tutan ve kültür miraslarımız içinde yer alan Aspendos Antik Kenti idi. Gezi programımızı ise aşağıda anlattığım şekilde; Antalya şehir merkezini başlangıç kabul ederek, yakın çevreyi keşfedeceğimiz şekilde (20-70 km.) gezi turumuzu organize ediyoruz.

Yandaki haritada gezeceğiniz yerlerin Antalya'ya mesafeleri yazmaktadır. 
Birinci sırada *Kaleiçi yer alıyor. 
Antalya'ya ilk ziyaretimizde keşif gezilerimize, Antalya'nın merkezinden başlıyoruz. Antalya'nın ilk yerleşim yeri olan ve adını da içindeki kaleden alan Kaleiçi'nde; eski evleri, çarşıları, hamamları, barları ve kafeleri ile tarihi kentin daracık, taşlı sokaklarında dolaşıyoruz.
Bilirsiniz o tarihi evlerin kendine has dokusunu, antik eşyalarla döşenmiş ahşap evlerin restore edilerek kafeye dönüştürülmüş halini. O renkli ambiyansın içinde, nostaljik havayı koklamak nasıl da hoş duygular  katar insanın içine değil mi!. Biraz da incik boncuk satılan mekanlara dalıp, hatıralık ve küçük hediyelik eşyalara... hele ki biz kadınların, en büyük zevkidir, sanki mücevher kutularımız tam takırmış gibi ;) yüzükler, küpeler, bileklikler, şapkalara da bir göz atıp, kendimizi de sevindirmeyi ihmal etmeyiz. Ne de olsa tatildeyizdir ve tatil moduna hemen giriveririz böylece.  Veee, yat limanına inen kafe ve restoranların birinde de muhteşem manzaraya karşı keyif yapmayı da ihmal etmemeli. Bu manzaraya bir fincan kahve de eşlik edebilir, bir bardak bira da, tabi ki varsa gönül yoldaşınız, bu çok daha güzel olur.. ama her şekli ile güneş ve deniz  sizinle olacaktır!. Demem o ki, Antalya'da ilk sıraya 'Kaleiçi' ni alıyoruz.
İkinci sırada *Antalya Arkeoloji Müzesi var. 
Bu müzenin zenginliğini, tahmin etmeniz zor olmasa gerek, çünkü bu bölge o kadar çok antik kenti, içinde barındırıyor ki, eserlerin yüzde sekseni yurt dışına kaçırılmış olsa dahi, adım attığınız her yer birer açık hava müzesi ve arkeoloji cenneti!. Sonra gideceğiniz antik kentleri yerinde gördüğünüzde, hem geçmişi daha iyi algılayabilir hem de tarihi, okuduğunuz kitaplardan çok daha iyi nüfuz edebilirsiniz.
Üçüncü sırada *Düden Şelaleleri bulunuyor.
İki kola ayrılan Düden çayının her iki kolu da Akdeniz'e iniyor. Kent merkezinin güneydoğusunda Lara Plajı yolunda 'Aşağı Düden Şelalesi' yaklaşık 40 metre yükseklikteki falezden denize dökülüyor. Antalya'nın simgeleşen görüntüleri içinde bu şelaleyi mutlaka kartpostallarda görmüşsünüzdür. (yandaki foto.)

'Yukarı Düden Şelalesi' mesire alanı olarak düzenlenmiş. Bulunduğunuz yerden leb-i derya Antalya'ya panoramik olarak bakıyorsunuz. Aşağı ve Yukarı Düden Şelaleleri Antalya merkezde yer alıyor.

Ama bir de Antalya'ya 10 km. mesafede olup, Kepez'de bulunan ve Varsak Yolu üzerinden ulaşılan  *Düden Şelalesi var ki.. burayı kesinlikle atlamamalısınız. Muhteşem bir bitki örtüsü içinde mevsimlerden baharsa bir de, yemyeşil ağaçların ve bahar çiçeklerinin arasında, şelalenin bulunduğu alanda dolaşmanın heyecanı bir başkadır.
Düden Şelalesi
Suyun aksi, coşkun çağlayanın gümbür gümbür sesi, güneş huzmelerinin yemyeşil sarkıtlardan süzülerek yansıyan  görüntülerine, bazen de mağara oyuklarında ve dehlizlerin içinde heyecanla dolaşırken bu muhteşem doğa harikası bölgeye hayran kalacaksınız siz de. Düden Şelalesi cennetin belki de ikinci adresi :) kim bilir! ;) Ayrıca fotoğraf tutkunları için de eşsiz bir seçenek. 
Düden Şelalesi, Kepez Mesire Alanı içinde yer alıyor. Sembolik bir ücretle mesire alanına giriyorsunuz. Burada en az bir-iki saat geçirebilirsiniz. (Şelalenin konumu için bkz.Yol haritası burada ) 
Bu Bölgede ayrıca *Kurşunlu Şelalesi de bulunuyor, zamanınız varsa bu Şelaleye'de gidebilirsiniz.
Aspendos Antik Tiyatro
Dördüncü Sırada ise Aspendos Antik Kenti bulunuyor. 
Bir önceki post.un konusu olan Aspendos Antik Kenti ve Tiyatrosu'na bkz. Antik tiyatro da mutlaka gezilip görülmelidir.
*Diğer bir alternatif ise Antalya'nın üst-batı cephesinde yer alan *Termessos Antik Kenti'dir. Yalnız burada önemli bir parantez açmam gerekiyor. Eğer ki özel aracınızla çıkmışsanız bu geziye tamamdır sorun yok. Aksi durumda toplu taşıtlar buraya gitmiyor, bunun için araç kiralamanız gerekecektir. Termessos Antik Kenti Korkuteli ilçesine giden yol üzerinde Güllük Dağı'nın zirvesindeki bir vadide yer alıyor. Belli noktaya kadar özel araçla çıkıp, yaklaşık 1 km gibi tepeye doğru keyifli bir yürüyüş rotası sizi bekliyor olacaktır. Zirveye vardığınızda ise karşılaşacağınız muhteşem görüntüyü, artık siz tahmin edin! Biraz yorucu olmakla birlikte, keyifli patikalarda yürürken zaman nasıl geçiyor anlamayacaksınız. Kral Yolu, Tapınak, Hamamlar, ve...Antik Tiyatronun konumu, yorgunluğunuza değecektir. Büyük İskender'in bile ele geçiremediği kenti, zirveye varınca sanki siz ele geçiriveriyorsunuz !! :)) Daha önce *Termessos Antik Kenti gezimizi sizlerle paylaşmıştım. Bakınız
Burada da yine sembolik bir ücret ödüyorsunuz. 5 TL gibi. Antalya Merkeze yaklaşık 20 km. mesafede olan Termessos Antik kenti de kesinlikle görmelisiniz. Öneririm. *Termessos Antik Kenti'ne gidince oradan (haritada göreceğiniz gibi, antik kente yakın bir mesafede olan ) *Karain Mağarasına' da geçebilirsiniz. Önemli bir mağara ama tercih sizin. bkz.   
Ancak biz, Termessos Antik Kenti ve Karain Mağarasını bir başka gezi programına dahil ediyor ve bu gezimizde Aspendos Antik Kenti'ni dolaşıyoruz.
Aspendos'ta antik çağların gizemli yollarında dolaştıktan sonra, soluklanmak üzere, yine doğanın kucağına bırakıyoruz kendimizi...
Manavgat Şelalesi
Beşinci Sırada *Manavgat Şelalesi bulunuyor. 
Gürül gürül akan şelalenin hemen kıyısındaki kafelerde oturup da.. su olup akmak yok mu ya!..  Doğa içimizde, su sesi ise bütün benliğimizi sarı-verince; hemen Onur Akın'ın 'içimden nehirler gibi akmak geliyor!..' şarkısı  dolanıyor dilimize. Şükürler olsun diyerek...sular seller gibi akıyoruz biz de ;) Ve daha fazla rehavet çökmeden üzerimize Side'ye doğru yola koyuluyoruz. ( Önce Perge, ardından Side)
Side Antik Kenti ve Tiyatrosu
Altıncı sırada *Side Antik Kenti var. 
Side Kenti Antalya'dan Alanya yönüne gidilirken, Manavgat'a gelmeden önce sahildedir. Bu yüzden antik kentin kalıntıları arasında dolaşmak, efil efil esen rüzgara karşı da pek bir keyiflidir. Bu arada Side'nin en önemli simgesi bereketi temsil eden narmış.  
Bir de bu kentin en önemli özelliklerinden biri, antik çağlarda 'Sidece' diye anılan kendine ait bir dilinin olmasıdır. Adını, orada yaşamış olan Anadolu'lu yerli halkından aldığı sanılmakta olduğudur. Denize bir parmak gibi uzanmış yarımadada kurulan antik kentin üstündeki günümüz Side'si önemli bir turizm merkezi olarak değişik bir biçimde yaşamını sürdürmektedir.  
Geniş bir alana yayılmış olan antik kentte, harabeler arasında dolaşıyor, yaklaşık 9700 kişilik olan antik tiyatroyu geziyoruz. Kentin sütunlu caddesinde, tapınak ve bazilikalar arasında, Su Kemeri, Anadolu'nun en büyük meydan çeşmelerinden biri olan Nympheumu da görüp, ardından sanatsal eser ve heykellerle dolu zengin müzeyi de gezerek...Side keşfimizi de tamamlıyoruz. 
Ve... sırada adı güzel, kendi güzel bir göl var ;)
Yedinci ve son durağımız 'Titreyen Göl' ile Antalya ve yakın çevresine gerçekleştirdiğimiz gezimizi sonlandırıyoruz. 
Antalya’nın Manavgat ilçesine bağlı minik ve şirin bir tatil beldesi burası. Adını gerçekten üzerinde titreme olduğu hissi veren gölden alan bir başka tatil cenneti. Bizim titreyip duran göllerimiz elbette bir tek burayla kısıtlı değil. Ama Titreyen Göl’ün bulunduğu coğrafya bu beldeyi farklı kılıyor, değişik bir tatil seçeneği sunduğu için de belli ki bir hayli tercih ediliyor. Üstelik, yakın çevresinde gezilecek antik kentler, ören yerler bir hayli fazla.  Sessiz ve huzurlu, dingin bir tatil özlemi duyanlar için tercih nedeni olan ‘Titreyen Göl’ konaklamalı tatiller için de çok müsait. Aklınızda olsun. 
Göl öylesine durgun ki! en hafif rüzgârda dahi üzerinde titremeler oluyor. Göl tiril tiril titriyor!. Göl bu kadar haraketli olur da, bereketli olmaz mı peki!  Yaklaşık 3000 dönümlük bir alana sahip göl, içinde karabataktan, Pekin ördeği’ne kadar pek çok kuşu barındırıyor. Bu yüzden balıkçılığı ve tatlı su balığını seven gezi gruplarının da tercih ettiği bir yer Titreyen Göl. Bir de Titreyengöl’ün hikayesi var, onu da anlatmadan geçmeyelim...
*Rivayete göre, kuşları beslemekten son derece keyif alan ve gölün hemen kenarında yaşayan yaşlı bir balıkçı vardır. Ne zaman yaşlı balıkçı gölün kenarına gelse, kuşlar gölün kenarında gördükleri yaşlı balıkçıya kanatlarını çırparak ona doğru gelirlermiş. Bir gün bu gölde avlanan avcılar su üstündeki ördekleri vururlar. Yaşlı balıkçı bunun karşısında avcıların üzerine yürür ve onları avlanmaktan vazgeçirmeye çalışır.  Avcılar yaşlı adamı iter ve su üstündeki vurdukları ördekleri almaya çalışırlar. Bu sırada diğer ördekler hep birlikte havalanarak kanatlarıyla bir hortum oluşturur ve avcıları kaçırırlar. İşte bu olaydan sonra göl durmaksızın böyle hep titrer durur. Bu titremeye yöre halkı, kuşlar yaşlı balıkçıya ağlıyor diye de yorum yaparlarmış. 
Çevresindeki antik kentlerin her biri, doğa harikası ören yerleri, milli park alanları, mağaraları, kanyonları, yaylaları ile Antalya başlı başına yazı konusu olmakla birlikte bu postun ana konusu 'Antalya'da nereleri gezmeli?'  sorusunun kısa bir özetidir.  'Likya Yolu' ve 'Likya Kentleri' başlı-başına bir gezi programı içinde değerlendirilmelidir. bkz. Seçenekler de, alternatifler de bir hayli çoktur. Ayıracağınız zamana ve ilgi alanınıza göre tercih sizin, bizzat tecrübe edinilmiş olan öneriler ise bizdendir. 
Biz az gittik- uz gittik, yeri geldi dere-tepe düz gittik!
meğer ayak bastığımız bu toprakların adı aşkmış, bunu yaşayınca ve görünce daha iyi anladık.

Işığın bol olduğu aydınlık kentler ve aydınlık yüzler pusulamız olsun hep...
Ve, sizin de izleriniz hiç kaybolmasın... 
Esin Bozdemir

20 yorum:

  1. Fotoğraflar harika, ellerinize sağlık. Yaşadığım kendi tekrar tekrar gezesim geldi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Leylak Dalı,
      Teşekkür ederim Leylak Dalı'm.
      Bloğuma ziyaretin ve yorumun beni mutlu etti bilesin;)
      Ne mutlu size, aydınlığın şehri Antalya'da yaşıyorsunuz..Şimdi bahar mevsimi ve gezmenin de tam zamanı. Biz Antalya ve çevresine tam da bu zamanlar da gitmiştik. Bizim için de gezin olur mu!. Sevgilerimle..

      Sil
  2. Offff çok muhteşem yaaa, hele şelaleye bayıldım, orada yüzmek vardı:( insanın evi olacaksa böyle yerde olmalı ama yazın çok sıcak diye şikayet ediyordu bir komşum, orada kızkardeşinin evi vardı, her yaz giderlerdi, bir gün baktım dayanamamış geri dönmüşler:)))sanırım tek dezavantajı yazın aşırı sıcak olması ama her şey bir arada olmuyor işte...:( elinize sağlık sevgili Esin çok güzel fotoğraflar..sevgiyle kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @bücürükveben,
      Çok haklısınız, yazın çokkk sıcak oluyor/muş! bizim de İstanbul'dan komşularımız yıllar önce Antalya'da yaşamaya karar vermişlerdi sonra sıcaklara dayanamayıp geri gelmişler ama bu defa da yine akılları gönül koydukları Antalya'da kalınca çareyi oradan yazlık alarak kışın İst. yazın Antalya'da yaşam sürdürerek, orta yolu bulmuşlardı. Gezmek için en ideal mevsim, bu yüzden bahar ayları!. Değerli yorumunuz için teşekkür ederim Müjde Hanım. Siz de sevgiyle kalın..

      Sil
    2. Çok sıcak oluyor demek eksik kalıyor, Cehennemin yeryüzü şubesi oluyor demek daha doğru, zira sadece sıcak değil, nem insanı çıldırtan. Biz de 4 ay Ankara'ya kaçıyoruz tam da bu nedenle :)

      Sil
    3. @Leylak Dalı,
      Evet ya, güzel Antalyamız'ın bu da nazar boncuğu olsun ;) ben de yapamazdım herhalde, bünyelerimiz artık nem ve aşırı sıcakları kaldırmıyor... En güzelini yapıyorsunuz..her iki yanda da güle güle oturun..keyfini sürün :)

      Sil
  3. Antalya'da bir sene okudum ama bahsi geçen yerlerini sadece yarısını biliyorum :)
    Epey başarılı bir çalışma, emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Emre Bozkuş,
      Teşekkür ederim..Ne yollar, ne yolculuklar biter..
      Yeter ki ömrümüz var olsun..yepyeni keşifler bizleri bekler :)

      Sil
  4. Antalya Yöresi turistik açıdan her zamanki gibi en üst sıralarda yerini koruyor. Anne tarafında akrabalarımızın orada oluşu nedeniyle bir zamanlar çok sık giderdik. Kaleiçi, Yat Limanı son yıllarda ne kadar değişti.
    Manavgat Şelalesi, Kurşunlu Şelalesi insanı nasıl da rahatlatır. O tür çağlayarak akan su insana macera tutkusu aşılıyor sanki.Antalya- Burdur yolunda İnsuyu Mağarası da görülmeye değer diye hatırlıyorum. Şimdi ne durumdadır bilemiyorum.
    Her zamanki gibi harika bir sunum olmuş. Emeğinize- yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Makbule Abalı,
      Su sesi sizin de değindiğiniz gibi insanı rahatlatıyor. Şehirler her geçen gün daha bir kaotik hale dönüştükçe doğaya olan özlemlerimiz de artıyor. Bu yüzden doğa ve kültür ağırlıklı geziler bizi daha bir hoşnut kılıyor. Kurşunlu Şelasi'ne gittik evet, ama İnsuyu Mağarası'nı henüz görmedik. Yolumuz o taraflarda düşerse programımıza alırız inşallah diyelim. Değerli yorumunuz için teşekkür ederim Makbule Öğretmenim..Sevgiler, esenlikler dilerim..

      Sil
  5. Muhteşem fotoğraflar resmen ruhum dinlendi...

    YanıtlaSil
  6. Antalya'ya 2 yaz tatile gitmişliğimiz var. Mecburen Temmuz sonu-Ağustos başı tarihlerde. Aman Tanrım, havuzdan, denizden, klimalı ortamdan ayrıldığında sıcaktan ölmeye 5 kalıyor resmen. Bir kereliğine olsun dışarı çıkalım da Alanya Kalesi'ni bari gezelim, görelim dedik. Başka bir yere kıpırdayamadık. Ben öyle sıcak görmedim, anlatılmaz. O nedenle sakın ola ki kimse yaz aylarında gitmesin bu güzellikleri görmeye. Baharları tercih edin. Tam şimdi zamanıdır, şahanedir.
    Esinciğim, cennet gibiymiş her bir köşe. İçlerinde yalnızca Manavgat Şelalesi'ni gördüm. Antik tiyatroları ve diğerlerini fotoğraflarından tanıyorum :) Nasıl teşvik ettin beni yine sevgili rehberim. Uygun bir mevsimde aklıma yazdım yine :)
    Emeğine sağlık diyorum. Teşekkür ve sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Sıcaklara ben de hiç gelemiyorum, mümkün değil, kalbim duracakmış gibi hissediyorum adeta..Antalya'da yaşayan arkadaşlarımızdan yaz sıcaklarına dikkat etmemiz gerektiği uyarısını almıştık Allah'tan. Bu yüzden biz genellikle ya yaz sonlarını, yada bahar mevsimini tercih ediyoruz.Hem daha bir sakin oluyor, hem de havalar tam kıvamında oluyor. (Kepez) Düden Şelalesi çok güzel Zeugmacığım. Bu postta ayrıntılı fotoğraflar koymadım..Ama kesinlikle gitmenizi öneririm :) fotoğraflar ve gezi yazılarımın seni de heveslendirmesine sevindim ;) Emeğe ne kadar değer verdiğini biliyorum..asıl ben teşekkür ediyorum. Sevgilerimle...

      Sil
  7. Bi Antalya'ya gidemedim daha. Ama gidersem yaz aylarinda degil de, ya ilkbaharda ya da sonbaharda gitmek isterim. O müthis sicagindan gözü korkuyor:)

    Cok güzel bir yazi olmus yine, ellerine saglik.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @EQ,
      Antalya, Mersin'e çok uzak değil.. bence şimdiden tatil programını yapmalısın..Tatile çıkmadan tatil moduna girmelisin :)) inanılmaz motivasyon oluyor.. artık neresi olursa...bize her yol 'Angara' hesabı :))
      Teşekkürler Ayşe'cim...Sevgilerimle..

      Sil
  8. Henüz sabahın körü denebilecek bi saat, dört bir yandan gelen ezan sesleri ki bu saatteki ezanın melodisine de bayılırım ayrıca. Kafamda iş planları fır fır dönerken uyanıverdim işte, ustalarla uğraşmak hem sevimli hem de zor:)) Belki de yazma ve okuma tembeli halim nedeni ile sıklıkla sığındığım -yoğun- bir emek süreci vurgusu ile ara verilmiş yazma ve okuma eylemine usul usul dönerken; bloguna dalmak ve çıkamamak, daha doğrusu da her önüne gelenin elini tuşlara götürdüğü, çoğu emeksiz ve oradan buradan aşırma yazıların nispeten kirlettiği şu alemde seni okumak, sergiler gezmek, bir manada da her şeyi kanlı canlı yaşamak demek Sevgili Esin:)) Ahhh senin kadar sistemli, heyecanlı ve de dinlendirici ve de rehabilite eden yazılar yazabilsem:)) Uzatmaya meyilli olduğum kesin:)) Uzak kaldığım bir dünyaya usul usul dönmenin heyecanından belki de gevezeliğim:)) Tamam çekiliyorum:)) Üstelik de özellikle Antalya yazılarının etkisi ile ve Bandırma, Ayvalık tabii ki... ve de Bergama; bir ilham ürettiler ve bir fikir oluştu bende:)) Güzel yazılarının yanı sıra bu oluşan fikir için de ayrıca teşekkürler:)) Çok kârla döndüğüm bir ziyaret oldu:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @buraneros,
      'Geri dönnnn' Buraneros :)yani demem o ki, kendine has üslubunuzla büyük bir keyif alarak okuduğum yazı yazma serüvenine 'laparagas'a geri dön/me/lisin.. demek istemiştim ;) Yazılarımın size ilham vermesine ve yeni fikirlerin oluşumuna sebep olmasına nasıl sevindim anlatamam. Hadi hayırlısı. 1 Nisan hoş gelmiş diyelim o zaman :) Değerli yorum ve düşüncelerin için çok teşekkür ederim sevgili buraneros. Yaşamımızdaki izlerin birer yansımaları olan paylaşımlarımızda; emek vererek, sevgiyle, özenle tuttuğumuz bloglarımızın, hayata/hayatlara kattığı değer bize en büyük ödüldür. Esenlikler dilerim...

      Sil
  9. Yine belgesel niteliginde ayrintili zevkli emek yuklu bir paylasim olmus. Gonlunu saglik canim. Gezdigim bildigim yerlere yeniden gitmek arzusu dogdu icimde. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Çınar,
      Memleket güzel, gezdikçe, keşfettikçe bu güzellikleri paylaşmadan olmaz diyor insan.
      Çok teşekkürler Nurten Hanım...Sevgilerimle..

      Sil