2 Temmuz 2013 Salı

Sivas’daki yangın devam ediyor halâ!

Bu Yangın Yerinde

Yaşamak bu yangın yerinde / Her gün yeniden ölerek

Zalimin elinde tutsak / Cahile kurban olarak

Yalanla kirli havada / Güçlükle soluk alarak
Savunmak gerçeği, çoğu kez/ Yalnızlığını bilerek

Korkağı, döneği, suskunu / Görüp de öfkeyle dolarak
Toplanıyor ölü arkadaşlar / Her biri bir yerden gelerek

Kiminin boynunda ilmeği / Kimi kanını silerek
Kucaklıyor beni Metin Altıok / "Aldırma" diyor gülerek

"Yaşamak görevdir bu yangın yerinde /Yaşamak, insan kalarak"
                                                                                  
Ataol Behramoğlu



2 Temmuz 1993’te Sivas’ta yaşamını yitirdi canlar. Hunharca, ateşler içinde yanarak..Bu dehşet bir katliamdı. Tarihimizin en acı, en karanlık süreçlerinden birisi yaşanmıştı. Üstelik göz göre göre işlenmiş, planlı hain bir saldırıydı bu!.. Şenlik günü cehenneme dönmüştü!..  İnsanın aklının alamayacağı bir vahşet!. O an orada değildik hiçbirimiz. Belki hayatta bile değildik kimimiz.. Bazıları tanık olmuştu o acılara... günlerce, aylarca, karabasanlar içinde ne acılar içinde yaşadılar kim bilir!.. Ama tarih yazmıştı bu katliamı bir kez.. Yaşanmıştı, gerçekti!..

Ve, ne kadar bilinçli, yüreği insan sevgisi ile dolu aydınımız, sanatçımız var ise onlar oradaydı. Tıpkı bugün olduğu gibi o günde onlar karanlığın esareti altında kalan o gerici düşüncenin insanı nasıl körelttiğini, alçaltıp yobazlaştırdığını ve aydınlık bir geleceğin önüne dayatılan bu düşüncenin bu zihniyetin insanlığı nasıl geriye götürdüğünü çok iyi biliyorlardı.. Endişeleri ve kaygıları ortaktı onların. Tüm bu kaygıları dile getirirken... her biri kendi alanında uzmanlaştıkları, sanatın argumanlarını kullanıyordu.. Kimi elinde bağlaması, sazıyla, sesiyle.. kimi zekasıyla buluşturduğu düşüncelerini kâh hicivleriyle, kâh oyunlarıyla... yazarak, çizerek, konuşarak, kaleminin gücü ile gösteriyordu. Yani insanın alnayacağı dili kullanarak!.. insanca!.. taşla, sopayla değil asla!..

Zaten sanat bunun için değil mi! İnsanı daha bir insanca yapan... empati kurmayı, düşünürken sorgulamayı, uzlaşmayı, karşıt düşünceleri de yine konuşarak paylaşmayı öğrettiği için var... Ama sanatın varlığı, ancak özgür kılındığında mümkün olacaktır. Dayatmalarla, baskılarla, zorbalıkla yaşamın esaret altında tutulduğu bir idrak ve yönetim anlayışı içinde değil elbette. Üstelik bunun gibi nice katliamlar da yaşanmış yakın ve uzak tarihimizde; Patrona Halil’den, Kabakçı Mustafa’ya, 1909- 31 Mart Olayı’ndan, Kurtuluş Savaşı Yılları’nda ki gerici ayaklanmalarına, Menemen’de Kubilay’ın şehit edilmesine, 1978 Maraş ve 1980 Çorum Katliamlarına, 5 Temmuz 1993'de ki, Erzincan'ın Kemaliye ilçesinde yaşanmış olan Başbağlar Katliamı’na... kadar her birinde hep aynı karanlık, kanlı ve gerici ayaklanmalar... Ve hepsinde de ortak olan hep aynı karanlığın, yobazlığın, gericiliğin ve mezhep ayrılıklarının çirkin yüzü!.. Ülkede hep büyük kaos ortamı, büyük kayıplar ve acılar yaşanmış!.. Katil hep aynı!..  Hepsi Cumhuriyete düşman...Laikliğe düşman!.. Hepsinde kendi insanına karşı öylesine büyük bir öfke ve büyük kin var ki!.. okurken tüyler ürperten ve fotoğraflarına baktıkça hem tarifsiz acıyı hem de ‘böyle bir iradenin nasıl var olabildiğini, akıl hafıza kabul edecek gibi değil hiç !..' dedirten manzaralar...Üstelik bu kıyımların gerekçelerinden birinin de hep Allah için gerçekleştirildiğinin söylenilmesi !..   Şeriat gelecek! Kafirlere ölüm!’... diyerek gözü dönmüşçesine... akıl ötesi!..

İnsana kıymak, kardeşi kardeşe kırdırmak!.. Allah ile aldatıp, Allah ile kandırmak!.. Cehaleti beslemek, cahil bırakmak..Saf insanların, dini inançlarını sömürmek!.. Her birinde sinsice pusu kurulmuş ve nice kanlı eylemlerle diri diri insanların canına kıyılırken aynı zamanda insanlığın da yok edilişini görmek ne hazin!.. Allah katında eşit ise bütün insanlar, farkımız var mı ki birbirimizden... senlik benlik niye!.. bu kavgalar niye!..

Ve bugün o vahşetin üzerinden tam 20 yıl geçmiş... 21. Yüzyılı yaşamakta olan insanoğlu, ama halâ mağara çağında, taşı sopayı elinde tutmakta!.. Meğer o zalim ruhların içindeki yılanlar biz uyurken hep daha da çoğalmış!.. Öfke giderek artmış, kinle beslenmiş..
Bugüne kadar tarihi okuyan ve onu irdelemeye, anlamaya çalışan insanlar.. Bugün gelişen teknoloji ile saniye saniye, olayların içinde ve yaşayanların gözü ile, ruhu ile hissetti her şeyi.. An be an gezi ile başlayan sürece ortak oldu!.. Tarih bunu da yazdı bir kere, silinmeyecek, unutulmayacak hiç bir şekilde!.. neyin nasıl olduğunu, gerçeği tüm çıplaklığı ile gördü!.. nasıl inanç sömürücülüğü ve mezhep kışkırtıcılığı yapıldığını!.. yalanlar silsilesini!.. demokrasi de neymiş! insan hakları da neymiş bu millet her şeyi gördü ve tastamam uyandı artık!. Teraziyi de endazeyi de gördü!..Dün nasıl ki Sivas’ta yaşanılanlara ’Yaşasın Şanlı Sivas Kıyamı!’ diyenler oldu ise bugün de bambaşka kahramanlıklara alkış tutuldu!.. Kuşkusuz bu irade, Madımak Oteline yürüyen eli sopalı grupla aynı pencereden bakıyor olmalı hayata!.   
Çok canlar yaktınız!..çok canlar yandı asırlardır, hep içinizde büyüttüğünüz bu iblis yüzünden!..Oysa kimseye yaramadı bu kibir, bu büyüklük!.. Herkes gidecek bir gün bu dünyadan.. Onlar da Geldikleri gibi gittiler!.. Ama gidişleri hep hüsran oldu!.. Oysa güzel izler bırakıp gitmek varken ve sonsuza dek yaşamak dururken kalplerde...
Mevlana “Yaratılanı severim Yaradan'dan ötürü” demiş... Peki, sen bilir misin bunun anlamını!.. Söylemek ayrı, söylediğini hayata geçirmek ayrı!..
Bu karanlık zihniyet bir gram insanlıktan nasibini almamış ne yazik ki. Tarihe değer vermez, geçmişinden dersler almaz iken!.. hatta daha da çağlar ötesine gitmiş iken!...Bak Atatürk’ün gençliği nasıl da insanlığını -çiçeklerle büyütmüş- beslemiş!.. güzelliklerle ruhunu, bilgiyle aklını donatmış.. onu da gördük!.. Bu güzel insanların dün olduğu gibi bugün de tek dertleri var.. Özgür bir ruha, özgür bir kişiliğe sahip olmak.. Emanet aldıkları tüm değerleri  korumak.. Kendilerini ifade ederken kullandıkları araçları;  şiirdir, romandır, tiyatrodur, müziktir, resimdir onların. Bilgi çağının çocukları savaş yerine barış içinde tüm dünya ile kardeşçe yaşamak istiyor. Sen halâ elinde sopayla, eski çağın oyuncakları ile oynamaktasın.. Oysa onlar aklın yolunda, yüreğinde sevgi, ellerinde çiçeklerle susturacaklar seni de!..
Madımak’ta yanan canlar!.. Gezi Direnişinde kaybettiğimiz gençler ve diğerleri...
Sizler hep güzel bir memleket istediniz.. “Güneşli günler göreceğiz çocuklar !"dediniz.. nice bedeller ödediniz kanınızla!.. canınızla!.. kiminiz halâ ödemektesiniz zindanlarda haksızca!..
İnancımız odur ki, Atatürk gençliği, hem ülkemize hem de dünyaya barış güvercinlerini salacaktır dalga dalga...


Sivas Katliamında sonsuzluğa uğurladığımız ve ‘Gezi Direnişinde’  kaybettiğimiz genç fidanlarımızın Anısına Saygıyla...

Esin Bozdemir

12 yorum:

  1. O gün;Sivas öldü; Sivas'ın bütün insanları öldü; yaşam dolu bedenimde. Ve hâlâ ölmüş olan Sivas dirilmedi küllerinden;yeşermedi, onu yeşertecek adaletin nemini, ışığını göremedi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Guven,
      Uzak, yakın geçmiş..ve bugün bile halâ her yer yangın yeri! esaret altında kuşatılmış olan adaletten medet umulmaz ki!.bunun için; önyargısız, saplantısız, derin ve sonsuz bir bakış açısı ama illâki vicdan lâzım!

      Sil
  2. insanlık öldü, sivas öldü, bizler 20 yıldır yanıyoruz..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @İlknur AKPINAR
      adalet yerini bulana kadar bu yangın sönmeyecek!..

      Sil
  3. İnsan yakanları ,insan derisi yüzenleri ortaçağ karanlığında kaldı biliyorduk.Kalmamış yüzyıllar gerisinde devam ediyor işte ;ne zaman, hangi insancıl çağda sona erecek !...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Arzu Sarıyer,
      Akıl, atıl bırakılmadığı müddetçe, çalıştıkça açılan, ürettikçe gelişen, sorguladıkça mantıksal olarak doğruyu kolaylıkla bulacak düzeye gelir. Toplum içinde yaşayan her birey eğer aklını ve mantığını bu perspektiften bakarak kullanmayı seçerse... ve duygularını mantığının önüne geçmesine izin vermeyerek, objektif bir gözle, sağduyulu ve vicdanlı bakabilmeyi de becerebildiği müddetçe, işte o zaman insanlık kazanacaktır!.

      Sil
  4. Son olmasını istiyorum, umuyorum. (Ne yazık ki temenni kalacak, biliyorum)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Mehmet Bilgehan Merki,
      Bu renkli dünyada her çeşit insan bulunmakta..Egolarını yenebilmeyi becerebilirse ve insanın da doğanın bir parçası olduğunu düşünerek, inanarak yaşamayı seçerse...ne açgözlülüğü kalacaktır ne de tüm bunlara sahip olmak için sarf ettiği o gereksiz hırsları!..bu hırslardır çünkü, kini, nefreti, kıskançlıkları ve şiddeti besleyen..

      İnsan doğayı da, insanı da sevecek ki, Tanrıyı sevdiğine inandırabilsin bizleri!..İyi temennilerimizi, umutlarımızı yaşayarak çoğaltacağız inanıyorum...

      Sil
  5. Üç yıldızlı otellerde insanları cayır cayır yakanlar beş yıldızdı otellerde iftar açtılar utanmadan! Hesabını bir şekilde ödeyecekler elbette!

    Hepsinin anısına, saygıyla...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Kimse inandıramaz bizlere, bu denli vicdansızlığın, bu denli vahşetin 'Allah için!.. hak olduğuna!..hiçbir şey bir insanın hayatından daha önemli değildir..Hesabı er yada geç ödeyecekler!.

      Işıklar içinde uyusunlar..

      Sil
  6. İnsanın kalbi bir yerinden eziliyor bu tip durumlarda. Ben hiç birini tanımam, hiç biri akrabam değil ama gel gör ki o insanların, insan öldürmek için toplanmışlıklarına anlam veremedeğim gibi olana bitene üzüntüde duyuyorum. Böyle şeylerin zaman aşımı olmaz. Sen ben o hep hatırlayacak. İnsanlık yaşadığı sürece hep hatırlanacak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @K.C.S

      Ölen bebekleri kendi yavrunmuş gibi hissedebilmek,babaları, gençleri...kendi canımız, canlarımız gibi hissetmek...benim yakınım değil nasılsa demeden!..empati kurmak..en duyarlıca..en hissiyatlıca hem de!..böyle düşünmek gerek!..ve yapılan bu zalimliği düşününce bir de!insanın insanlığından utanası gelmeli!..

      BU ACI VE BU UTANÇ HEPİMİZİN!

      Sil