25 Nisan 2012 Çarşamba

Beklenmedik bir ışıkla parlarsa gökyüzü!



O, sezgilerine güveniyordu. Usul usul yaklaşmaktaydı fırtına! Bu ürperten sessizlik, bu iç karartan renksizlik hayra alâmet değildi pek. Camları açtı kadın kokladı havayı! kurşun gibi ağırdı hava!.. sanki tarifsiz bir sıkıntı ve içine dokunan bir efkâr kokusu vardı bu havada!.. ağaçların boynu bükük, sokak lambasının feri sönük!.. asırlık bir sütun gibi çakılı tek bir dal kıpırdamadan öylece durmaktaydı her şey toprakta!.. ne bir kuş sesi, ne de havlayan bir köpek vardı etrafta!.. hiçbir ayak izi de yoktu!.. sessizliğin çığlıkları sarmıştı dört bir yanını…
“Sakin gökyüzünün altında, mezarların çevresinde dolandım. Fundalar ve çan çiçekleri arasında uçuşup duran pervaneleri izledim. Otları hışırdatan hafif rüzgarın fısıltısını dinledim. İnsan, nasıl olurda bu sakin toprağın altında yatanların huzursuz bir uykuda olduğuna inanabilir, şaşırdım.”

… diyen 'Emily Bronte’' nin sözleriyle irkilmişti! okuduğu romanın son satırlarında karşılaştığı bu cümleler, beyninde kıvılcımlar çaktırmıştı o anda! ama buralarda hiçbir esinti dahi yoktu!.. anlaşılan huzur dedikleri şey ne gökte, ne de yerdeydi !..
Bir işaretti belki de tüm bunlar kim bilir !.. ağaçlar, gökyüzündeki bulutlar, ay ve güneş, deniz ve dalgalar, yıldızlar ve daha neler neler şekilden şekle bürünürken şu gök kubbenin altında!..   

‘Bana ne anlatmak istiyor acaba ?bu hava, bu gökyüzü, bu yıldızlar, bu ağaçlar ?' diyerek… gün boyu kafasını kurcalayan düşüncelerine yanıtlar arayıp durmuştu kadın… Yüzünü göstermeyen güneş geceye doğru uzanırken, arka çekmecelere sakladığı ıssız gecelerini anımsadı !..

O, ay ışığından yoksun geceleri hiç sevmezdi!.. Hele kâbus dolu kara-bulutlar sarmaya görsün göğün tavanını.. mahzende kalmış gibi ürkek kalbini ferahlatmak istercesine!.. tüm ışıkları yakardı odaların! Sonra gözlerini kamaştıran ışıklarda, kaçırmamak için detayları ve anlamak için olup bitenleri, enine boyuna, daha güvende ve daha da kendince ve hissettiğince hayatın içine akardı… ayın parlattığı gökyüzünde ve ıssız ormanlarda kilometrelerce yürürdü, özgürce... 

Kâh günün içine dalar, kâh anıların kucağında gezinirdi!.. Bazen müziğin tınılarına bırakır kendini, bazen de elindeki kitabın satırları arasında, başka hayatların serüvenlerine tanıklık ederdi o dakikalarda… Kimi zamanlarda da, rüyalarda hayatı, hayatın içinde rüyalar(ı) yaşardı. Kifayetsiz bir üryan gibi! perdesizdi rüyaları!.. Ama hayatı, türlü renkte ve türlü desende perdelerle kaplıydı …

Böyle zamanlarda yüreğini mandallarcasına, sıkı sıkıya kapatırdı camları! Oysa bilirdi ki, sarsıntılar önce en kırılgan camlara dokunacaktı! durmadan konuşan iç sesi ha bire fısıldayıp kulağına;
"Kırılsın kırılacaksa, batsın batacaksa bu dünya!"  deyip durmaktaydı...

Sezgileri yine yanıltmamıştı O’nu!.. zor beklenilen o tatlı bahar rüzgârları geç gelip,’ tam kavuştum!’ derken… ardına  bile bakmadan ansızın çekip giderdi hep!.. tatlı ve ılık rüzgârlar yerini başka başka, anlaşılmaz tuhaf karakterli iklimlere bırakırdı nedense!..

Tekerrür eden, dünden öncesi ve dünden sonrası hep aynı nakaratlardı bu hayatta!.. değişen hiçbir şey yok idi!. düşündü durdu kadın…. Gerçekten değişen hiçbir şey yok muydu ki!.. sonra baktı etraflıca kendisine ve …

‘Benimse ellerim, gözlerim ve ruhumu taşıyan ağır yüreğim değişiyor gün be gün!..’ dedi.

Ve işte yine, bir kasırga, bir fırtına, bir ala-borayla sarhoş olmuş(tu) dünya!.. toz  zerreciklerine karışmıştı kristal taneler!.. her yer un-ufak cam kırıkları içinde, ışıklar sönmüş ve zifiri bir karanlığın kuytusunda kalmıştı şu koskoca fid-dünya!…

Şimdi rahatlamış mıydı acaba!.. yağarsa yağmur, boşalırsa bardaktan taşarcasına damla damla!.. rahatlayacaktı o zaman nasılsa... 


bekletmeden yağdı yağmurlar, akıttı damlalarını toprağa kana kana!..
Çığlıklarından arınmış dingin bir hayat, yepyeni bir sessizliğe gebeydi ardından!..Uçuşan perdelerde gecenin efsunlu gizemi göz kırpmaktaydı şimdi… Bulutlar yavaşça kaybolurken hülyalı gölgeler de düşünce karanlığa, bu titrek aralıklar vuslata bir davet miydi yoksa!..

Yıldızlı semalara doğru iç çekerek ve ümitle parıldayan gözlerle baktı kadın!..
‘dünya, dünya yalan dünya!..’

O, bembeyaz porselen bir tabak gibi yayılan ayın altındaki ışıkları toplamaya gidecek şimdi…
Ve umudun parlayan yıldızı kayacak ansızın başının üzerinde…


Yıldız O’na; “şimdi sobeleme sırası sende!” diyecek  belki de!.. 
O’da yıllardır onunla körebe oynayıp duran talih(in)e telaşla göz kırpacak ve 
birer birer sıraladıktan sonra dileklerini;

“dileğim kabul olacaksa çık! olmayacaksa eğer sakın çıkma !.” diyecek biricik yıldızına...
Ardından yolu aydınlanacak ve aydınlık olacak bastığı tüm yollar…

Artık O, tüm karanlıkları yenmek umuduyla ışıklar toplamaya devam ediyor…

 Esin Bozdemir

6 yorum:

  1. Bu nasıl derin düşündüren, hazzın hem çarpıcı hem buruk olanı ile tanıştıran bir yazı sevgili Esin?? Bir kısa hikâye gibi, çok uzun bir romanın özeti gibi, korkuların ve dileklerin paylaşımı gibi..
    Dilerim "mahzende kalmış ürkek kalpler", "sarsıntılarda en kırılgan olanlar" içinde hiç olmasın.. Ve mutlu olacaksam çık dediğinde çıksın o yıldız!!... ve benim gezegenim ay sana sevgilerimi fısıldasın..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @hasret senfonileri,
      Ay bana sevgilerinizi ışık hızıyla getirdi ve ben onu yumak yaptım içimde çoğalttım dağıtmak için tüm gezegene:))
      teşekkür ederim güzel temennileriniz için Gülsen Hocam..sevgi ve saygılarımla...

      Sil
  2. Bu ne güzel paylaşım!
    Ya, Hasret Senfonileri'nin sözleri.
    "Mutluluk için çık dediğinde çıksın o yıldız, ay sana sevgilerimi fısıldasın."
    Teşekkürler, teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @ali zafer sapci,

      Güzellikleri gören ve duyumsayan inceliğiniz, duyarlılığınız için ben teşekkür ederim size Ali Bey..

      esenlikler dilerim...

      Sil
  3. Merhaba Esin Hanım,

    Usul usul yaklaşan fırtına, bir den kurşun gibi ağır havanın ardından ağaçları, binaları ve insanları kökünden sallar...ama arkasından bir yıldız çıkıp da aydınlatırsa karanlığı bütün pervaneler yanma pahasına ışığa koşar...umudun parlayan yıldız(ı)(ları) yitip gitmeden...beklenmedik bir ışıkla bütün karanlık yolların aydınlanmasıdır dileğimiz. Yine büyüleyici olağanüstü betimlemeler...
    etkilenmemek elde değil..teşekkürler.

    Esen kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @MEHMET,
      Değişen havalar ve havalar gibi değişen ruh halleri(miz) neler hissettiriyor ve neler yaşatıyor bizlere! (biraz hayal, biraz gerçekle harmanlanmış kurgusal söylenceler...)

      Bu güzel düşünceler(iniz)le, bir an önce karanlıkların aydınlanması en büyük dileğimizdir bizim...

      Değerli yorumunuz için ben teşekkür ederim Mehmet Bey.
      Esenlikler dilerim...

      Sil